Perşembe, Mayıs 24, 2007

Florasan kıpraşması


Florasan ışığından hazzetmem; florasanlı esnaf lokantalarına gitmem. Florasanlı evler içimi daraltır. Babaannemin evini getirir mesela aklıma, gözünü kısıp baktığında canavarlaşan çiçek desenli duvar kağıtlarını, sobalı odayla evin sobasız geri kalanı arasındaki ısı uçurumunu, soba tellerine asılan el bezlerini... Daralırım. Divana uzanıp gözünü kapadığında göz kapağında beliren florasan yuvarlağı, hâlâ sabit o perdede. Regülatör kutusu, Hac'dan bir ahbabın getirdiği altı kişilik zem zem takımı, sürgülü dolaplarında halamın fotoromanlarının durduğu bordo divan peşi sıra geldi. Florasan ilk açıldığında kıpraşır ya, o yaşlara ait bir sevimsizlikle birbirlerini izlediler. İştah şurubu zamanlarım... Yemek yememek için formika masanın çizgilerini sayışım, etli sebze yemeklerinin suyundaki yağ halkalarını birleştirişim...
Küçük gelinlikçiler vardır. Genelde apartman dairlerinden bozma gelinlik atölyelerinin, balkondan bozma vitrinlerine florasan konur. Çok çekmesin elektrik diye... O ışıkta, nuhnebiden kalma mankenlerinin üzerindeki tapon gelinlikler daha da sevimsizleşir, evlilik kurumu hakkında peşin hükümlenirsiniz. Bir florasan kıpraşmasıyla Fatih'teki gelinlikçiler geldi aklıma. Ne kadar çoklar, ne kadar çok... Dört katlı apartmanlar, pasajlar, sokak araları, her yer gelinlikçi dolu. Süpermarket gibi... BİM gibi mesela...
Malum, iklim değişimiydi, küresel ısınmaydı, her insan evladının bir mesuliyeti var. Onun, bunun yanında bana en çok koyan o tasarruflu ampuller, florasanlar... Beyaz ışıktan nasıl kaçıyorum... Nasıl bir nakşolunmaysa, ışık sabitlense de, benim kafa kıpraşıyor.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Ruhumu sıktın, ruhumu! Üstüne üstüne gelen hafakanı karîne doğru itelemek hak mıdır!

DoGHo dedi ki...

kadıköy çarşı, ekspress inegöl köftecisi. florasanın yakıştığı tek mekan.