Pazartesi, Haziran 04, 2007

Passer -fazla- domesticus


Cumartesi öğle suları, muhtemelen yuvasından ilk kez havalandı ve pat diye yatak odasının balkon kapısının önüne düştü; o panikle de duvarla, gardırop arasına sığındı. O kadar korkmuştu ki, duvarın dibinden ayrılmadı saatlerce. Odanın tenha anını kollayıp aralık kapıdan gardırobun içine süzülmüş sonra. Oradan avuçlaması kolay tabii. Fakat dışarı bıraksak uçamaz ki... Bizim muhitin kedileri Serengeti kaplanları gibi. Cüsse babında değilse de, özgüven tavanda. Anında fındıklı lokum gibi yutarlar bunu.
Fakat evde kafes yok, kutu yok, bu Apti'nin biraz kendine gelene, kanat çırpmayı öğrenene kadar istirahat edebileceği bir konut yok. Bahçe duvarına eski bir ecza dolabı asmıştım; mavi bir şey. Zamanında içine tentürdiyot mu, bir şey dökülmüş, hâlâ o koku duruyor inceden. Onu boşaltıp içine koyduk; kapısı aralık... Fakat görüntü o kadar absürd ki! Üç katlı bir vitrin gibi, bu Apti camdan bakıyor sürekli. Yesin diye konulan ıslak ekmeği yemeyi akıl edemiyor, içsin diye konulan suya kendisini sokuyor. Tüyler diken diken, psikopat gibi görünüyor iyice. Arada slogan atar gibi ötüyor ecza dolabından. Dün bir ara çıkardık, belki uçar diye. Yok, zıplama dışında figür yelpazesi zayıf. Gerisin geri vitrine...
Bir arkadaş Nişantaşı'nda kaldırımda yürüyen bir martı görmüştü. Kuzu büyüklüğünde, koca gagalı bir martı, vitrin bakan Teşbeş kadınları gibi kırıta kırıta yürüyor. Özgüven tavanda... Bir kere de apartman boşluğuna düşmüştü biri. Yönetici gagasından tutmuştu, ben apartman kapısını açtım, birimizi ziyarete gelmiş de, 'e artık geç oldu' der gibi, alışveriş yapıp evine dönecek gibi yürüyerek çıktı, karşıdan karşıya geçti. Martılar da çok muhitte. Karınlarını tuta tuta, katıla katıla gülüyormuş gibi sesler sürekli tepemizde.
Günün vitrin düzenlemesi: Jethro Tull'dan 'Sparrow On The Schoolyard Wall' olur, Simon & Garfunkel'dan 'Sparrow' da... Dilimizde 'serçe'li şarkı aramaya kalkınca Sezen Aksu, Kayahan, Ebru Gündeş hattına giriliyor, derhal havalanıyorum.

2 yorum:

kafcamus dedi ki...

nitekim karga, serçe, martı... kuş üçlememiz... o cami önlerinde, atılacak yem peşinde gurk gurklayan koca götlü güvercinlerden hiç hazzetmem misal. ama serçeler başkadır çok. arkadaşa acil şifalar dileyelim tabii.

Adsız dedi ki...

... ile .... arasındaki yedi fark, hissiyat, fikriyat ve şimdi de "özgüven tavanda"

imza gibi.