Pazartesi, Haziran 18, 2007

Açık bir deniz


Hem ziyareti, hem ticareti bir kılıfına uydurarak, yakınlarda üç günü, ilçe demeye dil varmayan bir tatil şeysinde geçirdim. Adını anmaya lüzum yok, en adı çıkmışından. Ve bir yandan da aşağıda lafı edilecekler cümle benzeri için de muteber.
Türkiyeli tatilcilerin azınlıkta olduğu mevsim bu. Ticareten sezon başı; Adana'dan, Mardin'den ya da İstanbul'daki Sivas'tan çalışmaya gelmiş genç oğlanların mesai başlangıcı... İlk yıl gelenler otellerde, motellerde bulaşıkçı, komi, garson oluyor önce, etraflarına bir bakıyorlar, parmakarası terliklere, fısfıslı güneş yağlarına, enerjivotkalara, kalçalara, memelere bakıyorlar uzun uzun. Ertesi sezon açık büfe mutfaklarında kayık tabaklara kaşar dizmek kesmiyor artık onları, aynı parayı da alsalar, bahşiş, hoşbeş, kalça ve meme ihtimali olan başka işlere geçiyorlar: Halıcı, kuyumcu, ortacı oluyorlar. Beş figürlük break dansımsı koreografileri bar önlerinde üçlü sergileyip, ülkelerinde ancak cehennem hayatı yaşayanların bunlarla eğlenebileceği turistlere adisyon açmaya çalışıyorlar yahut. Kaşların ortası temizleniyor, saçlar enseden kuyruklu yahut tepeden punky, mutlaka bir kısmı oksijenle açılıyor. İmasını sülalesine küfür saysa da, daracık tişörtler, pırlanta taklidi tek küpeler, şile bezinden bol pantolonlarla, gey estetiğiyle dolanıyorlar ortalıkta. O kadar ayarsız bir transformasyon ki, 'Nerede yaşıyor bu çocuklar?' diyorsunuz, 'Kim bunlar?' Böyle marjinaller olarak tez zamanda fonksiyonel bir vokabüler edinip, doğrudan turistlerle el ense şakalaşıyorlar. İnsanlararası mesafe esasına dayalı hayatlarından sıkılan bu 'yabancılar' da tatil diye ses etmiyorlar, egzotik geliyor onlara, bilakis hoşlanıyorlar da bu izansızlıktan. Bu çocuklar hiç tasaları yokmuş gibiler, sonsuz bir sokak partisindeler sanki, kafaları da hep iyi sanki, turistlere mal kakalamak değil de sanki dertleri, bu tasasızlıklarını, şakacılıklarını, parti ruhlarını sergiliyorlar yabancılara. Beş adım uzaklaştıklarında, kendi aralarında kendi dillerinden konuşuyorlar sadece, kalçalı ve memeli...
Sırtlarına geçici dövme, kahküllerine gölge, sakal traşlarına tasarım attırmış daha level 1'deki dört oğlan, taş çatlasa 19'dur en büyüğü, konuşuyorlar önümde. Havlular ellerindeki beyaz poşetten çıkıyor. Onlar kendilerine sahilde yer ararken kumsalın çakılına, denizin yosununa bakmıyor. Denize girmek için elli metre ileri gidebiliyorlar stratejik bir durum varsa. İşte bunlardan biri diyor ki: "Bu televizyonda ünlüleri görüyoruz ya, kameramanlar çekiyor, orası neresi lan?" Diğeri tecrübesiyle cevaplıyor: "Oğlum oralarda öyle bir güvenlik var ki, bizim otelden biliyorum." Üçüncü bir çözümle geliyor: "E, denizden giririz..."
Başını kaçırmışım. Oturdukları plajın güvenlik görevlisiyle garsonunun konuşmaları geliyor bir zaman sonra kulağıma aksi istikametten: "Şu İngilizce'den var ya, tek anladığım 'kiss me'"
Gelecek sezon level 2 olacak onlar için, belli. Sonrası, değil.

1 yorum:

tarkan ikizler dedi ki...

süper bir yorum olmuş, çok yerinde ve çok doğru bir gözlem... aynen bildiğim ama hiç yazmayı düşünmediğim bir konunun en ince ayrıntısına kadar o kadar güzel yazılmış ki tek kelimeyle tebrikler demekten başka bir şey bulamıyorum... yalnız sonrasında (yaşımdan kaynaklanan hayat tecrübesine dayanarak) bu tipler zaman geçtikçe bu işlerde uzmanlaşır kimin yanına gidip ne yaparsa ne tepki alır ya da çıkarı ne olur öylesine bir anlarlarki ondan sonra tutabilene aşkolsun... yeri gelir yabancıyla evlenirler, yeri gelir turistik eşya, halı dükkânı sahibi olur, yeri gelir yabancıyla evlenir Avrupa'da deplasmana giderler... bir şekilde karşılaştığınızda da seni beni beğenmez bunlar, ya altında moda bir araba ya da üstünde moda giysiler vardır....