Geçenlerde Hasbi'de balık yerken, sağ yanımdan biri yanaştı, kulağıma fısıldamaya yakın bir ses tonu, ama yılın haberini verir gibi bir heyecanla "Elimde çok şahane rakkamlar var" dedi. Döndüm, sayısalcı, kazı-kazancı, gençten bir oğlan. Gülmeye başladım, "Nasıl oluyor çok şahane rakkam?" dedim, elindeki desteden iki oynanmış sayısal çekerek, birinin C, diğerinin D kolonlarını gösterdi: "Bence bunlar çok şahane..."
"Tamam da," dedim, "neye göre şahane?"
"Bir kere, daha önce çıkma sıklıklarına göre" dedi...
Sadece o sağımdan yediğim "Elimde çok şahane rakkamlar var" cümlesi için ikisini de aldım, zaten 2 YTL'lik para üstünü teklifsiz iç etti.
Tahmin edersiniz, iki kağıt da, hele hele o şahane rakkamlar çok pis çöktü.
Bana hayatımda şans oyunlarından bir halt çıkmadı, piyangonun amortisi bile bin senede bir düşer. Zaten küçüklükten alışkanlıkla, önce son sayıya bakarım, en azından amorti varsa bilelim. Ondan sonra birer birer rakam arttırarak üst bölümlere geçmek, işi biraz kültür fiziğe, bir pazar bulmacasına dönüştürür. Çıkmayacağından o kadar eminimdir ki, ama o kadar eminimdir ki, beyhude bir faldır en fazla yaptığım.
Küçükken niye milli piyango biriktirdiğimi bilmiyorum, etrafımın çıkmamış milli piyangolarını biriktirdiğimde bir tomar edecek kadar talih kuşuna hasret insanlarla çevrili olduğunu sonradan farkediyorum. Resimlerine bakardım daha çok, belirli gün ve haftaları takip ederdim. Ünite defterlerime milli piyangodan kesilmiş resimler yapıştırdığımı biliyorum. Rakamları kestiğinizde o kadar acayip bir dekupe oluyor ki...
O kadar çok istiyorum ki bir çeşit piyangodan para çıksın, çok değil, günlük mesaiden yırtabileceğim kadar. Ama o kadar çok istiyorum ki, bunu bu kadar en fazla ben hissedebilirmişim gibi hissedecek kadar... O kadar şuursuzcasına...
1 yorum:
bu kadar çok isteme :) olmuyorsa bir nedeni vardır mesela gereksiz yere ünite defteri doldurmaman gibi... :)
Yorum Gönder