Bu yazıyı yazmaya başladığımda daha saat 12 olmamıştı, kayıtlara çarşamba olarak geçiyordu; kim bilir bittiğinde saat kaç olacak. Daha şu anda 01:45.
Greenwich'e göre manasız bir yerdeyim yani. Bu yazının meridyeni neresinden geçiyor?
Bir süredir canım saat farkı çekiyor. İstikameti bilmiyorum ama batıya gitmesi hep zevkli. İndiğiniz yerde saati geri almak kadar şahane bir şey var mı hayatta? Zaten sayılı gün... Dönüşte varsın Yeşilköy'den başlanarak yensin bütün günüm.
Uzun bir uçak yolculuğunda, binmezden az evvel yediğim klima rüzgârıyla ateşimin çıktığını, çekik gözlü hostes ablaların verdiği ilaçla sıkı bir uyku çektiğimi, yemek saatini çoktan kaçırmama rağmen bir anne, bir sevgili özeniyle aynı hostesin bana yemek getirdiğini hatırlıyorum. İstanbul'a indiğimde bayağı iyiydim, aradan 12 saat geçmişti. İnsanın saatini birden 12 saat ileri atması ne tuhaf...
Küçükken dünya üzerindeki bütün saatlerin aynı anda aynı rakamı gösterdiğini sanırdım. Ama buna da inanamazdım. Benimki genelde 4 dakika ileridir; buna alıştım. Ama tasarruf saikiyle saatler ileri alındığında değiştirmeyip kaç ay eski usule aritmetik yapan tanıdıklarım olmuştu.
Saatle oynayabilmek ne kadar inanılmaz. Sadece bu yüzden gezesi geliyor insanın...
Ama doğu-batı istikameti arzulanan hissi veriyor. Sekiz saat uçup da kolumuzdaki saat doğru olarak inmekte bir eksiklik var.
Önünden neredeyse hemen hemen her gün geçiyorum, etkisi bitmiyor, Havaş otobüslerini görünce içimde bir şey oluyor. Yaz sıcağında binip klimasıyla üşümeyi, çantamı yan koltuğa koyup da düşmesin diye fren kollamayı, biletimin orasını burasını okumayı ve dış hatlarda inmeyi özlüyorum.
Aşağıdaki saate bakmayın; şu an 02:19, perşembe.
1 yorum:
Bir zamanlar benim de espresso ile Drum içesim olurdu.
Kapıkuledeki dutyfreeden bir paket Drum alır, yürüyerek karşı tarafa geçer, hemen sınırdaki Bulgar kafesinde bol şekerli bir espresso içerken tellendirirdim.
Şimdi bile Drum'la espresso içsem oraya gitmiş gibi olurum.
Yorum Gönder