Bir vesileyle elime Selim İleri'nin 'Daha Dün' isimli kitabı geçmiş, evden çıkarken kitap almamışım yanıma, evden çıkarken böyle bir gün olacağını da bilememişim, Selim İleri'yle kalmışız sahile bakan bir masada.
Eski romanlarına/romanlara göndermelerle, en sıkıcı ruh durumunu bile bir huzurla anlatıyor. Kendisini, bugünden baktığı çocukluğunu didikleyişinde, acımasızlığında bir güzellik var. Adam bundan müteşekkil diye hissediyorsunuz, birini bir parça anlayabilmenin güzelliğine dönüşüyor okuma. Türk edebiyatında çeşitli kadın karakterlerin elbise kuplarından, erkek kahramanlarına ille cinsel soğukluk aşılayan Yakup Kadri'ye, aynı kaldırımda yürüyen farklı insanlar gibi her bir bölüm kitapta. Birden beklenmez derecede benim olmasından mı günün, kahve de bir güzel geldi zaten.
Ara ara okuduklarımın bana çağrıştırdıklarına iki paragaf kadar dalıp ama bu yuvarlak geçişi de dert saymazken yan masaya kaydı kulağım -yine...
Aynı üniversitede okudukları aşikar bir çift oturuyor. Uzunca bir süresini kaçırmış olabilirim sohbetlerinin ama böylesi bir hardcore noktaya gelebilmek için de zaman gerekirdi; iyi olmuş. Parçalardan kaptığım kadarıyla bir süre ayrı kalmışlar, yeni barışmışlar. O ayrılığa vesile olmasa da bir hamilelik mevzubahis, sonlandırılmış bir hamilelik... Kız 'Sinirimden sana cenin yollamayı düşündüm bir kavanozda' diyor. Bundan sonrası ayrı oldukları dönemde kızın nasıl 'delirmiş' olduğu üzerine. Arabasının lastiklerini indirmek istemiş, bilmem ne şifresini kırıp bilmem neleri okumuş, okul bahçesinde çift gezen herkese kızıyormuş... Hem ketum bir kişi olduğundan hem de yeniden kavuşmuş bir çifte göre fazla heyecansız ve hadi diyelim cool konuşmasından, bana daha yakın olmasına rağmen oğlanın tüm bunlara ne karşılık verdiğini çok anlamıyorum. Ama tüm bu ceninler, şifre kırmalar ve vandallık planlarına rağmen, ses yükselmiyor, bir tane 'Sen tozuttun mu' çıkmıyor. Çünkü oğlan da gizlice kızın başka bir şeyine bakarak bir gece karaoke'ye gittiğini öğrenmiş çünkü. Ve nihayet bir aradalar, o ayrı günler geride kalmış... Mutluluk neyse, o yani şu an ulaştıkları...
En heyecan nüvesi barındıran anları bunları konuşurkendi, gerisi daha çok 70'lerinde emekli bir çiftin sahil gezmesine benziyor. Hani 15 dakikada bir birinin 'Iphone'lar iyi miymiş bey!' diye sorması gibi... 20 dakika sessizlikten sonra 'Tarkan da sahnede bayağı kötüymüş' gibi...
İki taraftan fazla sıkıştırılınca kalktım. Yolda, yan masalardan duyduklarım üzerine ne kadar fazla yazdığım aklıma geldi. Kendi masama oturanları o can kulağıyla dinlemiyor muyum, benim masamdakiler çok mu sıkıcı, çok mu ben?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder