Pazar, Haziran 15, 2008

Bir şeyler oluyor


Bazı şeyler var:
Şu sıralar mesela acayip bir ıhlamur kokusu var. Ihlamur ağaçlı sokaklarınızdan, bir şeyi unutmuşsunuz bahanesiyle geri dönüp tekrar geçiniz. Zira geçici... Bilinmeyen bir yere ışınlanabiliyor insan, daha önce ıhlamurlu bir hatıratı yoksa kayıtlarda.
Bir kuyrukta beklerken, tam beklediğinizin teslim anında, bir arkanızdakinin hamlesi anı vardır. Siniri sınırlı katsayıda göstermeye gayretli bir edayla 'Pardon' dersiniz, 'Hani biz buradayız' manasında. Hani "18 dakikadır sırtımı görecek vaziyette beklemedesin, şimdi bu ne celallenme!" babında... Bir cinayet potansiyeli görürüm o bilmiş bilmiş dillendirilen 'E tabii buyrun' kısmında. Sanki 'Ha bu kadın deli, önce bakın bari ona' der gibi.
Ev kadınlığının doğasında, kaynağı flu bir iddia, obsesyona dönüşmeye meyyal bir meydan okuma var. Hiç o taraklarda beziniz olmasa da, ocak temizlerken daha temizi, lavabo ovarken daha beyazı, dolma sararken daha incesi bir hedef olarak kendiliğinden önünüze çıkıyor. Buna kapılmak o kadar kolay ki, bu müsabakaya adınızı yazdırdığınızı bile hissetmiyorsunuz.
Eski eşyalar var, kullanılmaz olmadıkları için kullanılmakta diyelim. Onların da başka bir akrabalık ağırlığı var. Bayram, seyran ziyareti gibi hayatta devamlılıkları. Atmak ayıp gibi, ama sağlam yapılmaları benim suçum mu, hayatımın sonuna kadar onunla mı yaşamalıyım mesela? Benim evimde 8 yaşımdan kalma eşyalar var; bu çok fazla... Bunun ayarını bilemiyorum, atmaya dair ahlaki kararı veremiyorum. Yeni tapınmam hiç olmasa da eskiye müptelalık korkusu çözemediğim bir mesele olarak duruyor.
Zamanında karşılığı verilmemiş laflar, edilememiş küfürler, fırlatılmamış eşyalar var. Bunlar potansiyel olarak hissedilmese hiç mesele değil, ama beklenmeyen bir yutkunmada yapılmamışlıklarıyla aklınıza düşebiliyor.
Bunlar oluyor.
Bunların belki de hiç ilgisi yok birbiriyle.
Öyleyse bile, bence var.

Hiç yorum yok: