Cuma, Şubat 02, 2007

Kulak misafirliği


Bol rokalı salatamız, hamsimiz, istavritimiz, pilakimiz, edecek laflarımız vardı, ama 'Ben seni yarı yolda bırakacak bir adam değilim" cümlesiyle sağ kulağımı yan masaya kaptırdım; arkadan bir rakı kadehiyle, bir bira bardağı tokuştu. Araya kendi laflarımız girdi, çizgi film sesiyle konuşan kızdan "Peki çapkın mısındır?" sorusuyla yine "o esnada" tarafına kaydım. Bir bira daha söylemiştim ki, bir darbe de soldan geldi, öncesi, sonrası duyulamayan bir cümleyle. Sol taraf ağır abiler masasıydı. Daha çok köse bir adam konuşuyordu, fonda hep onun sesiydi. İşte o adam "Bir elinde mavi torba, bir elinde kırmızı torba. N'apsın ki!" diye sordu. Karşısındaki "Sırf torbaların maliyeti..." diye başlayan bir cümle kurmaya başlayınca olayın büyüsü kaçmasın diye salatayı sıyırmaya döndüm. Bir müddet, bir bira daha sonra, sağdaki yeni tanışmışlar masasından şu kız sesi duyuldu: "Şimdi siz nişan bohçası yollayacak mısınız?" "Tabii" dedi çocuk, "işte çorap, morap da oluyor galiba..." Kız atladı "Ya artık şehirde yaşıyoruz, çok eski şeyler bunlar. İstemiyorum tamam mı öyle bohça mohça!" Çocuk mırmırlandı, kız "Ya makyaj malzemesi, parfüm falan olur da, öyle dantel falan olmasın" dedi. Bizim de bir muhabbetimiz var, döndüm. Az sonra da kikirdeyerek kalktılar; evlenecekmiş bunlar...
Dolmuşların arka koltuklarından, tekel bayilerinde bir sonraki müşterilerden, yolda büyük harflerle konuşarak yanımdan geçenlerden topladıklarım, hepiniz bir araya gelseniz nasıl bir roman olursunuz? Benim de arkalarına oturduğum insanlar var dolmuşlarda; tekel bayilerinde ve sokaklarda düşürdüklerim, onlar hangi romanların gelişme bölümlerine girmiştir? -miş midir? Sağlaması yok...
Kırmızı torba diyorum.

Hiç yorum yok: