Perşembe, Mart 19, 2009

Lost in ...

Hafakan arayüzünde kendimi güncellemem gerekirse, ki böyle bir lüzum yokken zihnimi sıraya dizeceğim, "mac çökmez" efsanesini yerle bir edişim kendi içinde muvaffakiyetle neticelendi sayılabilir. Yoktan, zaman içinde "yaptığım" bir şey, bir şeyler yok oluyor ve bu kayıp bana nasıl koyuyor... Mac'ten hemen sonra benim çöküşüm kafama takıldı daha çok. Tabii ki "yedekleme" diye bir mevhum var hayatta. Hayatta değil, sayısal ortamda. Ama ya yedeğin yedeği... Onun da yedeği...
Kağıtlar da kayboluyor, defterler de... Fotoğraflar sonra; nasıl iç acıtarak kayboluyorlar bazen. Orada derken, fizik ötesi gibi, olmuyorlar birden. Çoraplarımın tekleri kayboluyor bazen. Evin belirli hudutları dahilinde nereye gidebilir bir sol tek çorap, ama kayboluyor. Bir hırkam kayboldu böyle, evdeydi, biliyorum. Çok sevdiğim bir şemsiyem; nerede kaybolmuş olabileceğini bile bilmiyorum, beynim bir ara alınmış gibi. Açınca içinde yıldızlar görünen lacivert şemsiyeydi, artık yok. Kaybolan ve seneler sonra bulduğum yüzüklerim var. Bu tarz geri dönüşümlü kalemler oluyor. Kayıp bıçaklar gizlice çöp kutusuna kaçanlar mı sadece? Kitaplar kayboluyor. Birine mi verdim diye düşünmeye başlayınca, "o benim kitabım mıydı"ya kadar geliyorum. Hiçbir şeyden emin olamıyorum.
Peki kayıp nesneler nereye gidiyor? Bir ev kaç gizli delik oluşturabilir kendine zaman içinde? Dışarıda kaç delik var?
Benim de kaybolduğum zamanlar oluyor. Kürkçü dükkânları var yine de...

Hiç yorum yok: