Pazar, Nisan 06, 2008

İki insan, tek ayakkabı


Ne zamandı, işim mi yoktu ya da çok mu fazlaydı, gazetede 'Yüzme bilen yatılı garson aranıyor' diye bir ilan görmüştüm. Bir garsonun neden yüzme bilmesi gerektiğini anlayamadığımdan, işte burnuma ağzıma layık bir koku geldiğinden aradım. Bir teyze açtı, nedir diye sordum, adalardan bir tanesinde, sahilde bir restoranmış. Eee... Bunların kendi deniz bisikletleri falan varmış, ara sıra onları sahile çekmek gerekiyormuş. Tedbiren yüzme bilen eleman aramaktalarmış. O kadar tatlı anlatıyor ki teyze ve öyle tatlı bitiriyor ki: "Ama yavrum, sen kızsın, seni rahat bırakmazlar. Seni alamam..."
Geçen cuma bir ada vapurunda bu ilan geldi aklıma; istesem ikna ederdim ben o teyzeyi. Şimdi rahat mıyım?
Son iki üç günü, oranın yerlilerinin bizim geliğimiz tarafı İstanbul diye andığı yerlerde geçirdim. Az önce, İstanbul'da, evimde, TRT2'de 'Korkuyorum Anne'nin üçte ikisine denk geldim, hiç izlememişim gibi gülerek izledim. Oradan da dilime yapışmış olabilir, insanlar ikiye ayrılır diyorum, bir sürü şekillerde... Birincisi yazlık ilan edilmiş mekanlara yazın gidenler, ikincisi yazlık ilan edilmiş mekanlara bilhassa kışın gidenler. Tıksırıklı gökyüzünde nefes açanlar, o bomboşlukta açılanlar, o çamurda, o el değmemiş mevsimlerin üç adıma bir düşen çöplerinde temizlenenler...
Boş sahillerde, kabin kapıları menteşelerinden sökülmüş plajlarda yazdan sonra birikmeye başlayan şişeyi, poşeti, sigara paketlerini anlarım, ama anlayamadığım başka bir koleksiyon var: Tek terlikler, tek ayakkabılar... O kadar çoklar ki... Eskiler ve de oralarda kışı savunmasız geçirmekten daha da eskimişler, ama nedir 'o' hikaye...
Başıboş köpekler, peşlerinden kuyruk sallayacak insan bulamadıklarında, havlamanın, bir diğerine dalaşmanın beyhudeliğini kavradığında mı girişiyor böyle bir koleksiyona, toplayıp sahile mi yığıyorlar... Yazdan unutulmuşlarsa, neden 1 kilometre etraflarında diğer tekleri de yok... Eskidiler de atıldılarsa, bu kadar fazla insan aynı işgüzarlığı mı yapar... Denize düşen terlikleri dalgalar mıdır buralara atan? Terlikle intihar eden var mı?
Benim de çektiğim fotoğraflar vardı, ama flickr'da mowling mahlaslı bir arkadaşın arşivi önünde şapkamı çıkardım.

2 yorum:

yavuzy dedi ki...

Bilmem ne kadar alakalı ama siz bu satırları yazmadan 1 gün önce, Tarsus'ta bir ayakkabıcıda ayakkabı beğenme uğraşısındaydım lakin elimi attığım her meretin diğer eşini bir türlü bulamıyordu dükkan sahibi; iki üç kere bu oldu ama inat ettim çıkmadım dükkandan ve çifti olan bir tanesini buldum.Sadece kıyılarda, çöplerde değil, bizzat dükkanında da tek olabiliyormuş bunlar...

Paletimdeki Renkler dedi ki...

Kışın yazlık mekanlara gitmek beni hep hüzünlendirir. Nedense orayı hep bıraktığım gibi görmek isterim. Renkli, cıvıl cıvıl , ..
Belki sessizlik ve yanlızlık içinde o mekanı daha rahat anlayabilir ve hissedebiliriz ama yine de içim bir buruk olur. :) Tek terlikler de aynı şekilde hüzünlendirdi beni. Sevdikleri yanında olmayınca kendini yarım ve mutsuz hisseden insanları , ayrılıkları hatırlattı; Neden artık her şeyden bu kadar çabuk vazgeçebiliyoruz ?.. Eşyalardan da --- insanlardan da .. Artık hiç bir şeyin değeri yok mu ??