Perşembe, Ocak 21, 2010

To lose or not to lose

"LOSER mısınız? Hayat sizi neden yoruyor?"
diye soruyordu inbox'a teklifsiz düşen bir mesajın mevzu kısmı.
LOSER özellikle büyük, meramın çekirdeği bu olmalı. To lose or not to lose.

Gelecek Planlama Merkezi diye bir yer var. Demek başvuruyoruz, bilabedel olmamak kaydıyla tabii, geleceğimizi planlıyorlar.
"Kişisel gelecek, bireyin, sadece o bireyi ilgilendiren potansiyel geleceğine dair arayışlarıdır"
diye bir girizgah. Kişisel gelecek ve toplumsal gelecek ayrımı mevcut. Haklılar. Peki toplu olarak, toplum olarak başvursak size, topluca planlar mısınız geleceğimizi? Grup indirimi olur mu?

"Çalışmada, bireyi, ailesini, iş ve sosyal çevresini ilgilendiren gelecekle ilgili detaylar konusunda farkındalık geliştirilir. Daha doğrusu bilinenler derlenip, toparlanır."Farkındalık geliştirmek denen nane metrik birime gelmediği için, tam olarak ne kastedildiğini hiçbir zeminde anlamak mümkün değil. Biz bunu kendi Türkçemize 'ne halt olduğunu anlamak' diye çevirebiliriz. Büyük iddia! Ki onlar da bu iddanın büyüklüğü altında ezilmemek için ikinci cümlede toparlıyorlar: "Daha doğrusu bilinenler derlenip, toparlanır." Kimin bildikleri derleniyor? Daha farkındalık bile geliştirmemiş bireyin bildiğine güvenerek mi planlıyorsunuz?

"Aslında yaşamımızı kurgulamak için kullanabileceğimiz pek çok bilgiye sahibiz.
Sorun, bunları etkin ve kaliteli kullanamıyor olmamızdadır."

'Sahibiz' derken siz zaten mi sahipsiniz, beni mi kastediyorsunuz? Kalite tabii, çağımızın vebası kalitesizlik...
"Hayatımızı ve bileşenlerini nasıl düzenleyeceğimizi, önceliklendireceğimizi bilemememizdedir."
Hayat nedir, bileşeni nedir? Yan hayatlar mı? Paralel evren? Önceliklendirmek fiilinin inceliklendirilmesi de lütfen kayıtlara geçsin.

"Bu çalışmada; kişisel geleceğin de tıpkı işimiz, seyahatlerimiz, projelerimiz gibi planlanabilir, yönetilebilir olduğu fark edip, nasıl yapılacağı öğreniliyor."
İşimizi, seyahatlerimizi ve projelerimizi yönetiyor muyuz? Biz kimin patronuyuz? İçimizde bir patron, bir de işçi mi var? Sendikalı mıyız?
"Kimler katılmalıdır? Kendisine, hayatına çeki düzen vermek isteyen bireyler. Çocuklarının ve/veya yakınlarının geleceklerinde rol oynayan, sorumluluk alan anne-babalar, akrabalar, arkadaşlar, eşler, yakınlar..."
3 saatlik seminer 50 TL artı KDV.

Hayat beni neden yoruyor? LOSER mıyım?

Cuma, Ocak 01, 2010

Uzatma kablosu

Belediyenin bir hizmeti, kablolu televizyonun bir kanalında, şehrin farklı yerlerine konmuş trafik kameraları online. Maksat, şehirde trafik hangi dozaj çıldırtıcılıkta akmakta, elzem gören baksın. Üç beş ay önce kameralar değişti, köşede mevkinin adı zor okunur oldu, ama kamera sayısı arttı.
Arabam yok, yola çıkarken "Acaba köprü tıkalı mı?" temkini de bana uzak. Zaten bu kameralara takılmam, bedenen daha sabit anlarımda oluyor. Fondaki radyo yayını da sonradan ekleme; kısıyorum sesi. Bütün gün evden çıkmayı planlamayan birinin yatağa uzanarak o kameralara bakışındaki saçmalık, lüzumsuzluk, ne derseniz eyvallahımdır. Ama bazen gerçekten takılıyorum.
Hayatta GoogleEarth diye bir şey varken ve bu mecradan dünyayı gezen seyyah modeli türemişken, bu ilkel hazzı ben de anlamak istiyorum.
Bir, dışarıda neler oluyor hissi... Otobüste karşı koltukta oturan bir adamın önden çizgili ütülenmiş pantolonundan ve elindeki Şen Kardeşler Konfeksiyon yazılı poşetten ve elinin o poşetin sapında tuttuğu ritimden bir yerlere gider gibi, birer leke olarak görünen ve var olduklarından emin olduğum otomobillere/ onların içindeki insanlara dair bir hikaye giriş cümlesi kurması belki. Dışarıda insanların olduğuna dair bir kanıt...
Bir de güzeller... Akşam vakitleri Saraçhane'yi kameradan gördüm mü gidesim geliyor o an mesela. Yağmur yağdığında aramakla bulunmayacak efektler... Çeken bilir, ama sıkışık trafikte kırmızı fren lambalarının milimetrik kayışı Lynch etkisinde.
Arada bazı kameralar kayıyor rüzgârdan, yolun dışını gösteriyor; deneysel fotoğraf kareleri... Çok seviyorum oları. Bir de boynunu eğen kameralar var. Bir viyadükün bacaklarında kalıyorlar öyle. Şanslıysanız kameranın tekrar ayağa kalkış sahnesi de online.
Bilmiyorum, derdim ne.