Cuma, Ocak 01, 2010

Uzatma kablosu

Belediyenin bir hizmeti, kablolu televizyonun bir kanalında, şehrin farklı yerlerine konmuş trafik kameraları online. Maksat, şehirde trafik hangi dozaj çıldırtıcılıkta akmakta, elzem gören baksın. Üç beş ay önce kameralar değişti, köşede mevkinin adı zor okunur oldu, ama kamera sayısı arttı.
Arabam yok, yola çıkarken "Acaba köprü tıkalı mı?" temkini de bana uzak. Zaten bu kameralara takılmam, bedenen daha sabit anlarımda oluyor. Fondaki radyo yayını da sonradan ekleme; kısıyorum sesi. Bütün gün evden çıkmayı planlamayan birinin yatağa uzanarak o kameralara bakışındaki saçmalık, lüzumsuzluk, ne derseniz eyvallahımdır. Ama bazen gerçekten takılıyorum.
Hayatta GoogleEarth diye bir şey varken ve bu mecradan dünyayı gezen seyyah modeli türemişken, bu ilkel hazzı ben de anlamak istiyorum.
Bir, dışarıda neler oluyor hissi... Otobüste karşı koltukta oturan bir adamın önden çizgili ütülenmiş pantolonundan ve elindeki Şen Kardeşler Konfeksiyon yazılı poşetten ve elinin o poşetin sapında tuttuğu ritimden bir yerlere gider gibi, birer leke olarak görünen ve var olduklarından emin olduğum otomobillere/ onların içindeki insanlara dair bir hikaye giriş cümlesi kurması belki. Dışarıda insanların olduğuna dair bir kanıt...
Bir de güzeller... Akşam vakitleri Saraçhane'yi kameradan gördüm mü gidesim geliyor o an mesela. Yağmur yağdığında aramakla bulunmayacak efektler... Çeken bilir, ama sıkışık trafikte kırmızı fren lambalarının milimetrik kayışı Lynch etkisinde.
Arada bazı kameralar kayıyor rüzgârdan, yolun dışını gösteriyor; deneysel fotoğraf kareleri... Çok seviyorum oları. Bir de boynunu eğen kameralar var. Bir viyadükün bacaklarında kalıyorlar öyle. Şanslıysanız kameranın tekrar ayağa kalkış sahnesi de online.
Bilmiyorum, derdim ne.

Hiç yorum yok: