Pazartesi, Ekim 04, 2010

Bilinmeyen numara

Dilini bilmediğim ülkelerin radyolarını dinliyorum. Müzikler bazen iyi oluyor, bazen çok iyi, bazen boktan. Başka bir yedeymişim gibi, ama neredeymişim gibi. Aralardaki konuşmaları seviyorum, hiçbir şey anlamamayı ama anlar gibi olmayı... Üç dakika geçiyor, gerçekten benim kafamda anlaşılmış bir metin oluyor, sanki. Muhtemelen gerçeğinden uzak, ama çok uzak da değil.
Başka dillerde de olsa reklamlarda nasıl aynı bir tonlama var. Mal sattırmanın tek bir dili, bolca aksanı var. O mutlu gibi, komik gibi, coşkulu gibi canlı diyologları. Hepsi birbirine benzeyen reklam müzikleri. Anadilde kapitalizm.
Bazen oyuncularının bilmediğim bir dilden konuştuğu filmler izlerken ve bir yandan altyazıyı okurken, bir an sanki altyazıyı okumadan anlıyormuşum gibi geliyor. Bir illüzyon. Bir an göz görüyor mu, okuyor mu karışıtırıyor. Okurken de görüyor, görürken de okuyor.
Bende bu sık oluyor.

4 yorum:

Adsız dedi ki...

yine kısa ama öz bir ifade. Teşekkür ederim pınaritsa.

Adsız dedi ki...

Pınar Hanım bu blogu ihmal ediyorsunuz ama. Yani memleket size ilham verecek çelişkilerle dolu...Daha sık yazabilseniz keşke.

D!mple Rock dedi ki...

aynısını ben de yapıyorum nerdeyse çocukluğumdan beri.
ajandamdan ülke, şehir kodlarını alıp kafadan uydurduğum numaları arıyordum. yabancı bir radyo kanalından daha çok heyecanlandıran genelde bu olurdu beni.

Adsız dedi ki...

bu ne harika! geçen şubat edirne'de idim. ve orda kaldığım sürece hep yunan radyoları dinliyordum. istanbul'da isveç ve izlanda radyolarına verdim kulağı. bana kuzeyin soğuk haşinliğini hissettiriyorlar. bilmediğime aşina olma sürecini tahlil etmemi sağlıyorlar. / twitter'da hep en uzak en az en garip dillerde yazılanları takip etmek de öyle benim için. sonra yavaş yavaş anlıyor olmaya başladığımı fark ediyorum. bi keresinde norveççe bi cümlenin tamamını anladıydım /ki bunu teyid de ettirdim googlea/ ama anladığımı ben başta isveççe sanıyordum -- ne sevindiydim!