Pazar, Nisan 12, 2009

Dolmuş ve dolamamış

Ayaz biraz ısırıyor ama güneş değdiği yere gerçekten değiyor, bir yere yetişmem gerekmiyor, keyfim için çıkmışım evden, her şey normal, her şey normal üstü iyi hatta. Ortalığın fazla kalabalığı bile o kadar koymuyor. Dolmuş kuyruğu uzun; olsun... 12 dakika falan beklemişimdir, belki daha kısa, belki daha uzun; dalmışım.
Önümde bir çift ve iki kişi daha var, ilk gelen boş sarıya doğru yöneliyoruz. Apansızın sağdan bir grup insan beliriyor, biri derken ikisi binmeye kalkışıyor. Kalabalıklar, birine ben, diğerine arkamdaki adam yapışıyoruz "Hop sıra var" diyerek. Tınmıyorlar, bir kişi daha eklenip üç kız arkaya kuruluyorlar. O kadar rahatlar ki, binemeyen arkadaşlarına el sallıyorlar arka camdan, gülüşüyorlar. Arkamdaki adam kalıyor kuyrukta, ben ön koltuğa oturuyorum, dolmuş hareket ediyor. Çatlamamak için dönüp kızlara ters ters bakıyorum, gülüyorlar, "Çok komiksiniz di mi?" diyorum. Benden başka biri bir şey demiyor. Sinirle dönüyorum önüme, ama koltuğumda oturamıyorum. Şoföre, içerdekilere "Bir şekil binmiş olabilirler, ama bizim bunları indirmemiz lazım. Üçünün parasını ben vereceğim, dolmuş, otobüs bulamayacakları bir yerde, mesela tünel inşaatının orada, stadın köşesinde indirelim" demek istiyorum. Mideme ağrı giriyor, arkama dönüp içeridekilere seslenmek istiyorum "Bizim bunlara bir şey yapmamız lazım". Diyemiyorum, ağzımdan çıkamıyor, yapamıyorum. Sonra varıyoruz.
İndikten sonra yürürken dönüp dönüp arkama bakıyorum, kendimi yiyorum "Bizim bunlara bir şey yapmamız lazımdı" diye. Dışarıdan nasıl görünüyorum bilmiyorum, çantamı bir acayip sıkmış olabilirim, omuzlarımdan birini kaldırmış olabilirim, tek yumruğumu sıkmış olabilirim, dudaklarımı yiyor olabilirim -bunlar olan şeyler... Artık diyecek güçteyim, artık yapacak güçteyim ama inmişiz. Hepimiz dağılmışız.
Ben niye sustum? Beni tutan neydi, çok anlamak istiyorum bunu. Beni tutan bir şey varken, o üç insanı tutmayan şey ne? Onlar bu kadar rahatken, ben ve içerideki durumun farkında olan hepimiz neden rahatsızız? Bundan sonra kuyruğa girmenin, bundan sonra tanımadığım başka biri için durmanın/ konuşmanın/ konuşmamanın/ başkası için bir şey yapmanın manası kalır mı ben o üçüyle aynı dolmuşa binip de, onların yerine haklı üç insanı geride bıraktığımda...
İnince mide doktorunun yeni yazdığı yeşil reçeteli ilaç için eczane eczane dolanıyorum. Başta anlamıyorum vaziyeti; bu ters suratları, süzen bakışları, geçiştirici jestleri... "Bizde bundan olmaz hanfendi"ler, "Biz yeşil reçete vermiyoruzlar", "Başka yere sorun"lar, "Bu ilacı buralardan bulamazsınız"lar...
Ama ben bu midemdekini buralardan buldum.

Hiç yorum yok: