Perşembe, Şubat 07, 2008

Radyo vakum


Güneşin sadece ampul hizmeti verdiği, apaydınlık ama buz gibi bir öğlen, iş yeri servisindeyim- benden başka iki kişi daha var sadece... Azlığımız, şoföre seçtiği radyo istasyonunu, paşa gönlüne göre ayarlama hakkını sunmuş. Kendi kulaklıklarımı takabilirim, ama bazen tiksindiğim bir ses, ne diyeceğimi bilemediğim bir fona oturuyorsa, elim gitmiyor.
Adını öğrenemediğim bir istasyonda, TRT tonlamalı bir spiker merhabalaşıyor biz dinleyicileriyle. Bizi özlediğinden, programının sponsoru olan elektrik süpürgesi firmasına ne kadar teşekkür etse az olacağından bahsediyor. Bir hafta boyunca programda şifreler verecekmiş, bunları biriktirip yollayana da o elektrik süpürgelerinden hediye edilecekmiş. TRT'nin hâlâ dolmakalem seti verdiği yarışmaları mevcut.
Spiker sonra elektrik süpürgesinin özelliklerini saymaya başlıyor. Kaç cümle gidebilir ki! Emiş gücünü, kaç ayrı ucu olduğunu, hortum boyunu veriyor, ama bitmiyor. Hayatında hiç elektrik süpürgesi görmemiş bir orman insanına, hatta bir uzaylıya anlatır gibi gelerek bana, süpürgeyi anlatıyor. Hortumdan havanın nasıl emildiğini, nasıl bir yerde toplandığını... Bitmiyor, bitemiyor, şoför ellemiyor. Kadın bütün bunları o kadar seviyeli bir diksiyon ve öyle ağırbaşlı bir samimiyetle yapıyor, öyle hipnotik detaylara giriyor ki büyülenmiş gibiyiz. Gerçekten... Kaç dakika sürdüğünden emin değilim.
Spiker, bol efenimli bir sunuşla yanındaki profesöre dönüyor sonra, kültür hayatımızda hamamların yeri ve önemi konuşulacak. Prof, yanda elektrik süpürgesinden sırasını beklemekteymiş.
O şifreleri biriktiren ev kadınları, o programı yapan kadının ilikli hırka düğmeleri, hanımına radyonun 'kaçtan' çıktığını yazdıran o profesör, biz Haşim İşçan Geçidi'nden çıkarken bu radyoda kalmaya karar veren şoförün gece terlikleri, arkamda oturan o iki kişinin çantalarındaki eşantiyon kolonyalı mendiller belki...
Güneşten mi, ışıktan mı, gelene kadar yanak kızartıcı soğuktan mı, o günün pisliğinden mi, atılabilir bir kağıt haznede toplamış oluyorum hepsini.
Şimdiye kadar bilmeden elektrik süpürgesine çektiklerimi merak ediyorum.

2 yorum:

kafcamus dedi ki...

biz istanbula ilk geldiğimizde 1 seneye yakın zaman neredeyse süpürgemiz olmadı. bildiğin eski tarz süpürgeyle süpürürdük evi, feci bel ağrısı yapardı. ama öyle "ulen penayı makineye mi kaptırdım acaba" korkusu da olmazdı.

Adsız dedi ki...

trt 2 hala süper program yapıyor, trt 3'te de ömrü hayatımda duymadığım türküler var, bir de üniversite radyolarında da olabiliyor böyle seyler,sebnam ferah konserine vereceği bileti bayıltıncaya kadar söylemeler, sponsorunu övmeler, bir yerde elektrik süpürgesi ambiyansını yakalıyorlar.
not. flash'taki desti izdivac programına denk gelmediğiniz icin şanslısınız